İnovasyon ve Yol Bağımlılığı
Yaz dönemini bol okuma, kamplarda eğitim alma, online eğitimlere katılma gibi tazelenme ve beslenme falliyetleri ile güzelleştiriyorum.
Son zamanlarda üzerinde düşündüğüm ve bol okuma yaptığım bir kavramdan bahsetmek istiyorum. #İnovasyon ve YOL BAĞIMLILIĞI
Bu konuya takılmamın sebebi, herkes inovasyon yaptığını söylüyor ama nedense ürün bazında aldıkları ödüller dışında sistematik bir yaklaşımla YENİLİKÇİ KURUM imajını henüz pek göremiyoruz. Bunun sebebi olarak, inovasyonu sadece FİKİR ÜRETME kapanına sıkıştırmış olmaları mı?
Neden İnovasyon STRATEJİSİ hazırlayıp, kurumsal stratejik hedeflerine ulaşacak bir inovasyon stratejisi hazırlamıyorlar diye düşünüp duruyorum. İnovasyon stratejiniz var mı? sorusuna teknoloji yol haritamız var diye cevap veriyorlar. Halbuki bu doküman sadece AR-GE merkezlerinin üzerinde çalışacağı teknolojik iyileştirme ve geliştirme projelerini içerir. Ben de düşünüp ve sorup duruyorum. Peki kurumsal hedeflerinize ulaşacak şekilde ürün-hizmet-süreç-iş modeli-organizasyonel-sosyal inovasyon projeleri nerede? Sadece iyileştirme ve geliştirme çalışmaları ile bütün sorumluluğu Ar-ge merkezlerine yıkmak yeterli mi?
İşte bu sorulara ilişkin okumalarımda, YOL BAĞIMLILIĞI kavramı ile bir aydınlanma yaşadım.
Yol bağımlılığı, en yalın haliyle geçmişte yapılan tercihler neticesinde alınan kararların gelecekteki tercihler ve kararlar üzerindeki belirleyiciliğine vurgu yapan bir olgudur. (Kaynak : Pierson, P. (2000). “Increasing Returns, Path Dependence, and the Study of Politics”, American Political Science Review, (94), 251-267
Dolayısıyla kurumlar, tarihsel başlangıçta yaptıkları tercihleri ya da oluşturdukları yolun takip edilmesine bir bağımlılık geliştiriyorlar. Değişimin kaçınılmaz olduğunu kabul edemiyorlar, kendilerince değişimin izleyeceği güzergahın başlangıçta yaptıkları tercihler tarafından şekillendiğini öne sürerek düşünüyorlar.
Bunun için de çok sayıda sebepleri var. Sırlamaya çalıştım. Sizin de aklınıza gelen olursa birlikte düşünelim diye yazmak istedim.
•Dış etkenlerin (ekonomi, savaş, pandemi v.b) zorlaması
•Statükoyu koruma endişesi
•Dünyadaki gelişmelere uyum sağlamada gecikme, sadece takipçi olarak güvende olma dürtüsü
•Mevcut aktörler ve bu aktörlerin çıkarları
•Evrim – Devrim ikilemine sıkışma
•Geri dönüşüm maliyetinden korkma
•Araçlar- amaçların uyumsuzluğu
•Etkilenen grupları dinlememe ve anlamama
Böylece sadece DİKİZ AYNASINA bakarak geleceğe yol alabilecekleri yanılgısına düşmüş olmuyorlar mı? Katkılarınızı bekliyorum.