‘Türkiye artık bir AR-GE cenneti! ‘ Bu haberi okudunuz sanıyorum. TUBİTAK, KOSGEB, Avrupa Birliği hibeleri, TTGV destekleri ve yeni AR-GE kanunu… ‘2013 yılında dünyanın en rekabetçi toplumlarından birine dönüşebilecek bir Türkiye için Ar-Ge’ye ayrılan payı GSMH’nin yüzde 2’sine çıkartabilmek’ amacıyla hızla artan destekler….
Amaç; desteği veren kurum ve kuruluşlar tarafından çok açık bir şekilde belirtilmiş olmakla birlikte; desteği kullanacaklar tarafından acaba gerçekten anlaşılıyor mu? Kendime bu soruyu her seferinde sormakta yorulduğum için, bu seferde size sormak istedim. Bakalım siz ne diyeceksiniz, AR-GE cennetinde yer almak isteyenlerin niyetine;
– Yeni yatırımım için bu destekten faydalanmak istiyorum.
– Yeni ürünümün pazara sunulması esnasındaki finansman ihtiyacımı karşılamak istiyorum.
– Dış laboratuar kuruluşlarına test ödemelerinden yoruldum. Kendi test-öçlüm cihazını almak istiyorum.
– Yurtdışından alacağım hatlar ile yeni ürün üretmek istiyorum.
– Vergi avantajlarından faydalanmak istiyorum.
– Yeni kalıpların parası için devletten destek istiyorum.
Rekabetçi toplum olabilmek için, yeni yatırımlara, teçhizatlara, cihazlara ihtiyacı kimse inkar edemez. Ancak; rekabetçi toplumun yapı taşları sadece rekabetçi altyapı demek değildir. Rekabetçi bilgi ve insan olmadığı sürece, altyapıya yapılan yatırım sadece yatırım ekonomisini destekleyecektir. Rekabetçi bireyleri ve know-how’ı olmayan toplum, rekabetçi olamayacaktır. Hem kendimiz için hem ülkemiz için geleceği kurarken bugünden desteklerin ruhuna uygun şekilde bizler de, düşünme yapımızı değiştirmeliyiz.
AR-GE destekleri yatırım destekleri değildir. Kısa dönem finansman ihtiyacımızı karşılamaz. Bugünün harcamaları için bu destekleri kullanamayız. Devlet destekleri yaptığımız harcamayı ödediğimizi gösteren belgeleri sunduğumuz zaman tarafımıza ödenmektedir. Dolayısı ile destek almak için proje yapılmamalıdır. Zaten yapmakta olduğumuz projeler için destek başvurusunda bulunulmalıdır.
Kuruluşların geleceği yenilikçi projelere kaynak ayırmaktan geçer. Kendi inanmadığınız ve kaynak (para, insan, altyapı) ayırmadığımız hiçbir proje desteklenmeye değer değildir. Para kazandıran bilgiyi kendimiz üretmedikçe hiçbir destek bir işe yaramaz.
AR-GE bir kültürdür. Uzun soluklu bir süreçte yaratılabilir. Para kazandıran yenilikçi fikirler ancak yaratıcı insanlardan çıkar. Yaratıcı insanlarımız yenilikçi bilgileri ekonomik değere dönüştürmez ise bir yerde bir yanlışlık yapıyoruz demektir.
Ar-ge projeleri ekip işidir. Ekip olmadan iyi bir sonuç yaratılamaz. Yıldız oyuncular kısa dönemli şöhret sağlar. Uzun soluklu sürdürülebilir kalkınma için kollektif yaratıcılığa ihtiyaç vardır.
Ar-ge projeleri proje planlama ve yönetim teknikleri ile yönetilmelidir. Kuruluşta proje yönetimi kültürü olmalıdır. Kervan yolda düzülmez. Planlamak ve bütçelemek zordur ama başarı için zorunludur.
Destekler verilmeden önce belirli kurallara uygun şekilde projeyi sunmak ve uzman değerlendiricilerin değerlendirmesinden geçmek zorundadır. Bağımsız değerlendirme ve izleme bize objektiflik katar. Ölçme ve değerlendirme gitmek istediğimiz amaçta doğru yolda olup olmadığımızı gösterir. Değerlendiricileri ikna edemiyor isek, pazardaki müşterilerimizi veya tüketicileri nasıl ikna ederiz?
Desteklenmiş projeler bize imaj katar. Projemizin bilimsel ve teknolojik olduğunu ve bağımsız değerlendiriciler tarafından değerlendirildiğini gösterir. Yenilikçi projeler yapma kapasitesinde bir kuruluş olduğumuz ortaya çıkar.
Her AR-GE projesi bir risktir. AR-GE projeleri desteklerinden faydalanmak en akıllıca risk yönetimi şeklidir. Devlet bizim riskimize ortak olmaktadır.
Yenilik ve AR-GE bir kurumsal refleks ve davranış biçimidir. Yeni fikirleri değerlendirmeye açmak, fikri mülki haklarımıza zarar vermez. Fikir üretmenin bir ticari değeri olduğu ortaya çıkar ve bu fikirleri korumamızı sağlar. Fikirleri hayata geçirmeden önce durup düşünmeyi öğreniriz.
Desteklerin ruhu vardır. Bu ruhu anlamadıkça, yanlış yollarda yanlış zamanlar harcarız.