Türkiye ekonomisi ve kuruluşlar 1980 lerde gümrük birliği ile bir kırılma noktası yaşadı. Tüketici seçme özgürlüğüne kavuştu. Arz ekonomisi, talep ekonomisine dönüştü. Çeşitlilik ve rekabet arttı. Bu yeni kurallara ayak uyduramayan kuruluşlar ya el değiştirdi, ya da kapandı.
İkinci kırılma noktasın 2005 yılı başında uluslararası tekstil ihracatına sınırlama getiren anlaşması’nın sona ermesi nedeniyle yaşandı. Sadece tekstil değil, bütün sektörler bundan çok etkilendi. Birçok üretici işletmesini kapatmak durumunda kaldı. Rekabet edebilmek için şirketler Çin de yatırım yapıp, ucuz işgücü ve teşviklerden faydalanma yolunu seçti. Ya da el değiştirdi ve de kapandı.
Üçüncü kırılma noktası da 2009 ta Basel II ile yaşanacak. Riskin ölçümü; firmanın finansal verileri (bilanço,gelir tablosu vb.) ile niteliksel faktörlerinin (yönetici ve ortakların geçmişi, yönetim ve organizasyon yapısı, ürün/hizmet gelişimi, ithalat-ihracat, pazar payı vb.) değerlendirilmesi sonucu tespit edilen “firma derecelendirme notu” ile ifade edilecek. Basel II kriterlerinin uygulanmaya başlanması ile firmanın ve kullanılacak kredinin risk seviyesi, doğrudan kredi maliyetini etkileyecek. Kredi verilen firmanın derecelendirme notu düştükçe, banka hem daha çok risk alacak, hem karşılık olarak daha çok sermaye tutacak, dolayısıyla daha çok kaynağını getiriden mahrum bırakacak. Bu durumda firmalara kullandırılacak kredilerin maliyetleri artacak. Daha pahalıya para temin etmek, rekabet şartlarını daha da zorlayacak. Kurumsal yönetim kültürü bir iş yapış biçimi haline dönüşecek. Nitelikli insan nitelikli işler yapmak isteyecek. AR-GE ve inovasyon bir rekabet zorunluluğu haline gelecek. Finansal yönetim başarısı yeterli olmayacak. İç süreçler, ürün/hizmet ve teknoloji yönetimi rekabet edebilir düzeyde olmak zorunda kalacak. Güvenilirlik ve açık iletişim en önemli değerler haline dönüşecek. Stratejik planlama ve stratejik yönetim olmadan kuruluşlar önünü göremeyecek.
Bu kırılma noktasında da, rotalarını değiştirip, yeni kurallara uyum sağlayabilen kuruluşlar ayakta kalacak.
Her kırılma noktasında; insanlar tercihler yapar. Bu tercihler onları sonraki yaşamlarına taşır. 2000 li yıllarda varlıklarını sürdüren kuruluşlar, önceki kırılma noktalarında doğru tercihleri yapanlardır. Doğru tercihleri yapamayanların adını bile unuttuk. Kimi bir gecede, kimi sancılı bir dönem sonrasında yok oldular. Bir gecede yok olanlar şanslı idi. Yapılmaması gerekeni en iyi şekilde yapmaya devam edenler büyük acılar çektiler. Büyük çoğunluk, birbirine bakarak karar aldı. Birbirleri ile kendilerini doğrulamak istediler. Kalabalığı takip edenlerin ulaşacağı tek yer çıkış kapsıdır. Gerçeği tanımlayalım. Kırılma noktasındayız. Doğru olanı yapmaz isek, yok olacağız. Halen yaptıklarımızı yapmaya devam edersek yok oluşumuz daha acılı olacak.
Sorunlar olasılıkları doğurur. Her sorunun içinde fırsatlar vardır. Bu yaşayacağımız sorunlu dönem içinde de fırsatları kaçırmayın. Dünya şirketi olma fırsatı. Doğru şeyleri yaparsak bu dönemden de kazançlı çıkacağınızı unutmayın. Sadece ölülerin hiçbir sorunu yoktur.
Büyük başarılar kırılma noktalarında gerçekleşir. Bu gibi anlarda baskı performansınızı güçlendirir. Zorluklar bizi en iyi ve mükemmelle tanışmaya hazırlar. Kolay zamanlardaki başarı, gerçek başarı değildir. Kendini beğenmiş ve uyuşuk yapar. Güvenli alanda durmak, kimseyi geliştirmemiştir. Bildiğimizi tekrarlamak, güvenlik duygusuna sadık yaşamak egomuzu besler. Bilin ki, elmas büyük basınç altında oluşmuştur. Sınırlarımız, güvenli ve huzurlu zamanlarda değil, tersliklerin olduğu bu zor zamanlarda, kırılma anlarında belli olur. Gerçek değerlerimiz güç zamanında ortaya çıkar. İşler yolunda gittiğinde herkes iyi ve naziktir. Güçlü kişiler ve şirketler, yaşam karşılarına böyle kırılma zamanlarını çıkardığında aldıkları tavır ile kendilerini ortaya koyarlar. Darmadağın olmazlar, teslim olmazlar, başkalarına bakıp karar almazlar. Kendilerine, yeteneklerine yapabileceklerine odaklanarak değişime uygun devrimi gerçekleştirirler.