BABİL ve ANLAMAK

BABİL ve ANLAMAK

Milliyet KOBİ, Temmuz 2008, Müjgan ÇETİN

Babil, Sümer ve Akad topraklarını kapsayan eski bir imparatorluktur. Eski Ahit‘te Babil sözcüğü Babel şeklinde geçer. Bu kelime İbranice Bavel kelimesinden gelir ve “kargaşa, karışıklık” şeklinde açıklanır. Efsaneye göre tanrı kendisine ulaşmaya çalışan insanların kendini beğenmişliğine kızar ve o zamana kadar aynı dili konuşmakta olan insanların dillerini karıştırarak birbirlerini anlamalarını engeller.

Dünya üzerinde yaklaşık 5000 dil vardır.  Efsane gerçek olmuş ve insanlar artık birbirlerini anlamaz hale gelmişlerdir. Zaten var olan bu karmaşıklığa, iletişim ağları, cep telefonları, uydu ve internet iletişimlerinin de eklenmesiyle iletişim daha da zorlanmaya başlamıştır.

Vikipedia da dil-lisan konusunda yazılan açıklamalar epeyce düşündürcü. ‘Dil veya lisan, insanların düşündüklerini ve hissettiklerini bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşmadır. Dil, bir araçtır, kendine özgü kural vekanunları vardır, irade sahibidir. Dil, anlaşma sağlar, bir gizli anlaşma sistemidir, tarihsel bir varlıktır. En geniş ve ilk anlaşma aracıdır. Dil, toplumsal bir varlıktır, toplumları birbirinden ayırır. Toplum gücü, dilin gelişimiyle doğru orantılıdır. Diller zamanla gelişebildiği gibi zamanla ölebilir. Dili bireyler değil toplumlar oluşturur. Dil, canlı, fiziksel bir varlıktır ( ses titreşimi), yapay bir varlık değildir. Bir dili konuşan ya da kullanan insanlar yeterince uzun bir süre fiziksel ya da kültürel olarak ayrı yaşarlarsa dilleri farklılaşmaya başlar. Bir dili belirgin farklılıklarla konuşan iki insan, birbirlerini anlayabiliyorlarsa ayrı lehçeleri, birbirlerini anlayamıyorlarsa ayrı dilleri konuşuyor olarak kabul edilirler. ‘

Etkin iletişim için öncelikle karşımızdaki kişinin dilini bilmeliyiz. Ancak, aynı dili konuşan bizler zaman zaman iletişim kuramadığımızı fark ediyoruz. ‘Neden kendimizi anlatamadık? duygusu yaşıyoruz. Aynı ailede, şirkette veya arkadaş grubunda olsak bile, aynı dili konuşmamıza rağmen farklılaşıyoruz ve bir karmaşanın, karışıklığın içerisinde kendimizi buluyoruz. İletişimin temelinde birbirimizi anlamak yatıyor. Sorarak, birlikte düşünmek için;

  • Anlaşıldığımızı veya anladığımızı hissetmiyor isek, ister -modern iletişim jargonunda olduğu gibi- chat yapalım sms veya mail gönderilim, isterse yüz yüze toplantılar yapalım iletişim kurmuş oluyor muyuz?
  • Bütün teknolojiler bizlerin daha fazla iletişim kurması için geliştirilirken, bizler kendimizi anlatamadık veya anlamadık duygusu içerisinde neden buluyoruz ?
  • ‘Bir lisan bir insan’ özdeyişi ile yabancı dil öğrenme çabalarımız, kendimizi ifade etme ve karşımızdakini anlamak için değil mi?
  • En temel insani ihtiyacımızı etkin bir şekilde karşılamaktan acaba neden yoksunuz?
  • Efsane de söylendiği gibi, acaba neden gerçekten kendimizi o kadar çok beğeniyoruz ve karşımızdakini anlamak için çaba sarf etmeye bile vakit ayırmıyoruz?
  • Gerçek sorun; dil bilgimiz, iletişim teknolojisi veya iletişim kanalları sorunu değil mi?
  • Bizler, başkalarını dinleyerek öğrenecek yeni bir şey olmadığını mı düşünüyoruz?
  • Çevremizdeki herkes ve her şey, acaba sadece bizim onlara söylediklerimizi dinlemek ve anlamasalar bile isteklerimizi yerine getirmek için mi var oldular?
  • Etkin iletişim kurmanın, öğrenmenin temelinin empatik dinlemede yattığını acaba neden fark etmiyoruz?
  • İletişim kurmanın temelinde, önce anlamayı ve anlatmayı istemenin yattığını neden bilmiyoruz?

 

Soruları sıraladım. Ancak, bu sorulara cevap kendi içimizde. Gerçekten anlamak ve anlaşılmak istiyor muyuz? İstemiyor isek söylenecek bir yok…

Bu gönderiyi paylaş