Son 3 yıldır yaşadığımız acılı krizler bize ilk ve kalıcı bir şekilde krizin rengini siyah olarak gösterdi. Deprem, birinci bankalar krizi ve şimdi yaşadığımız devlete güven krizi. Hepsinde acı çektik, dindiremeden acımızı yenisini göğüslemek zorunda kaldık. Canımızı, malımızı, paramızı ve şimdi de tek sermayemiz olan umudumuzu kaybettik. Karanlık çöktü, üzüntü çöktü üstümüze.. Krizle siyah eşleşti birden bire. Başka renkle ifade edilebilirmi dedirtti bize. Tam ışığı, umudu ufacık da olsa görebildik derken, simsiyah perdeler indi gözlerimize, yüreklerimize… Ne yapacağını bilememek ve geleceği görememek ağır geldi bize.
Umudun, temizliğin, saflığın, yepyeni başlangıçların rengi olan beyaz aslında yanlışlardan dönülmesini simgeliyor. Birimizin cebinden diğerinin cebine paranın akışının düzenlenmesi üzerine kurulan ekonomik programın yanlış olduğunun nihayet farkına varıldı. Hiç genciyle, yaşlısıyla, işçisi işvereni ile, esnafı sanayicisi ile hep birlikte nasıl aşarız bu krizi diye herkesin hep birlikte çözüm aradığına şahit oldunuz mu? Hiç bireylerin bu kadar çok makro ekonomi bilgisi sahibi olduğuna sahit olmuşmuydunuz daha önce ? Hiç siyasilere bu güne kadar oy veren seçmenin, çözümü siyasi rantta aramasının yanlış olduğunun bu kadar çok farkına vardığını gördünüz mü? Bütün Türkiye’nin yarattığı katma değerin aslında yanlış ellerde yanlış amaçlarla harcanmasının önüne geçilebilmesi için gerekli düzenlemelere ihtiyaç olduğunun bu kadar çok dillendirildiğini (hem de yüksek sesle) duymuş muydunuz ? Bütün bu düşünsel değişimin önümüzdeki günlerde davranış değişimi getireceğini sizde benim gibi hissetmiyor musunuz? Katma değer yaratarak üretip ihraç etmenin ve kültürel değerlerimizin turizme açılmasının parlayan yıldızlar olacağını ve bunun da sanal yıldızların sonu olduğunu anlamak içimde beyaz beyaz duygular uyandırıyor. Bir musubet bin nasihatten iyidir özdeyişini hatırlatıyor. Değişimin en temel kuralı, farkına varmaktır. Eğer, yaşadıklarımızın farkına varabilirsek, onları değiştirebilecek gücü bulabiliriz. Bu krizler birçok şeyin farkına varmamıza sebep olmadı mı sizce de ? Beyaz beyaz umutlanıyorum ben, gelişerek değişecek ülkem diye.
Kul sıkışmayınca hızır yetişmezmiş. Ne kadar çok sıkışırsak, o kadar yakınlaşıyoruz Tanrı’ya. Yeşil nedense ruhani güçlerin rengi oldu. Bu krizin insanları daha kaderci, daha ruhani yaptığını izliyorum. Bu yakınlaşmanın, politik emeller için kullanılabilecek çok uygun bir zemin olduğunu görmek beni üzüyor ve aydın Türkiye’nin geleceği adına korkutuyor. En çok bu konuda tedbir alınmalı diye düşünüyorum.
Stresin, heyecanın, sevginin rengidir kırmızı. Krizin yarattığı bol adrenalin bol vitamin yaratır. Yaratıcı çözümler, agressif çareler ancak krizin yarattığı baskı altında üretilebilir. Ya yaşanacak, ya da yok olunacaktır cünki. Yaşam mücadelesi hiç bu kadar doğa kuralları içerisinde yaşanmaz gözümüzün önünde. Genellikle makyajlanır vahşi doğanın etkileri. Oysa kriz anında, bütün makyajlar dökülür, bütün fazlalıklardan vazgeçilir ve gerçek yüzler görünür. Kırmızının iki zıt anlamı (sevgi-vahşet) çok net görünür olur davranışlarda. Kurluşların ve insanların, hangi temel değeri baz alarak varolduğu yaşanır gözlerimizin önünde. Sevgi içerisinde dayanışma ile varlığını sürdürmek en ciddi alternatifi olur güçlünün güçsüzü yok ederek ayakta kaldığı ortamda. Bizler de hiç bu kadar net göremeyiz, başka zamanlarda krizin bu rengini.
İthalatın ihracatı ikiye katladığı, üretmeden sadece paranın el değiştirdiği bir ekonomiden kurtululuyor olmak bile mavi bir tablo için yeter de artar bile. İhracat yapan yerli üretici üretmeye başladıkça, sanal ekonomiden kurtulacağız. İthalatı baş tacı yapan kötü alışkanlıklarımızdan vazgeçeceğiz. Verimlilik ve etkinlik arayacağız işimizde, kalite arayacağız. Hiçbir katma değer yaratmadan sadece varolanı var olduğu şekilde sanal olarak pazarlamak yerine, daha ucuza daha kaliteliyi daha farklı nasıl sunarız diye çalışacağız. Bu da gerçek üreticilerin gerçek iyileştirmelerini ortaya çıkartacak. Yeni ekonominin batan yıldızları kurtuluşu gerçek ekonomi aktörlerinin gerçek iyileştirmelerinde bulacak. Bu da uçsuz bucaksız maviler gibi uçsuz bucaksız pazarlar yaratacak.
Bütün bu renklerde olduğu gibi, krizi de çok boyutlu yaşayacağız ve uzun vadede aşacağız. Kolay kurulamayacak bir çok düzenleme ve yenilik. Kolay da yıkılamayacak böylece. Bu da yeni Türkiye’nin daha sağlam çıkacağını gösterir dünya pazarına. Ben umutluyum. Renkli yaşıyoruz, renkli çıkacağız bu krizden diyorum.
Müjgan ÇETİN Mart 2001