Pazar akşamları cnbc-e de saat 7:00 den itibaren bilim kurgu diziler başlar. Özel ve üstün yeteneklilerin maceralarını anlatır. Süpermen, Terminator ve Heros…Yıllardır bu 3 diziyi kaçırmadan izlerim. Bol hareket, olağanüstü sürükleyici olaylar, beni ve birçok izleyiciyi ekrana bağlar . Bu dizilerde özellikle dikkatimi çeken bir konuyu sizlerle paylaşmak istedim.
Her kahramanın önceden tanımlanmış bir misyonu vardır. Bu misyon, iyi tanımlanmış ve sahip çıkılan vizyona açılır. Özel ve üstün yetenekli olmalarının sebebi, bu vizyona uygun misyonu yerine getirmektir. Ancak bu misyon ve vizyon, kahramanımız tarafından bizzat tanımlanmamış, red edemeyeceği bir büyüğü (genellikle annesi veya babası) tarafından belirli bir süre sonrasında kendilerine bildirilmiştir…. Kahramanlarımız sürekli bu misyon ve vizyona karşı bir iç çelişki yaşarlar. Dizi içerisinde gelişen olaylarda, önceden tanımlanmış bu vizyona inançlarını ve bu vizyona ulaşmak için misyonlarını sorgularlar. Bu sorgulama beden dillerine, duruşlarına ve özel ilişkilerine bile yansır. Kendi misyonlarını kendileri tanımlamak isterler. Bu gelgitler içerisinde ne yapacaklarını bilmedikleri zamanlarda başları belaya girer ve iç güçleri bir şekilde ortaya çıkar ve misyon ve vizyon doğruluğunu bölüm sonunda bir kere daha kanıtlar.
Her kahramanın bir de anti kahramanı vardır. Anti kahramanlara kimse tanımlanmış bir misyon ve vizyon vermez. Süreç içerisinde büyük zorluklar ile kendileri oluştururlar. Süre giden dizi boyunca gelişen olaylarda; misyonları ile vizyonlarının oluşumunu izleriz ve yaptıkları her kötülüğün kendi içerisinde tutarlı ve haklı sebepleri olduğunu görürüz. Her bölüm sonunda başarısızlığa uğrasalar da; bu anti kahramanlar bir sonraki bölümde vizyonlarına inançları daha da kuvvetlenmiş bir halde karşımıza çıkar ve daha inançlı ve gelişmiş şekilde kötülüklerine devam ederler.
Dizilerdeki bu ortak özelliği görünce, işletmelerimizdeki stratejik planlama faaliyetleri için aşağıdaki çıkarımlarda bulunmak istedim.
· Sürecin içerisinde yaşayanlar muhakkak suretle misyon ve vizyon oluşumuna katılmalıdır.
· Süreç boyunca hararetli tartışmalar ile fikirlerini savunmazlar iseler, oluşturulan misyon ve vizyona ve hedefe sahip çıkmazlar.
· Ekibin hedefi başarması isteniyorsa, önce kendilerinin inanmaları sağlanmalıdır.
· Kuruluş yöneticileri ve/veya sahipleri öyle istediği için oluşturulan misyon, vizyon ve stratejiler kuruluşun davranışını şekillendiremez. Sadece şık çerçeveler içerisinde güzel cümleler olarak duvarlarda asılı kalır.
· Misyonları yerine getirecek ve stratejik hedeflere ulaşacak kişiler, kendileri inanmıyor ise hedefe yürümek istemezler. Ayak sürürler, bir sürü bahane bulabilirler.
· Misyon ve hedef ne kadar ulvi, tutarlı olursa olsun; ekip tereddüt yaşıyor ise, yaşanan süreçte ciddi sıkıntılar oluşur ve hedefe bir türlü ulaşılamaz.
· Stratejik planlar, bir defa oluşturulup kenara kaldırılan şeyler değildir.
· Özellikle kriz dönemlerinde oluşturulan stratejilerin, kurum çalışanları tarafından güncel olarak yaşananlardan öğrenilenler ile gözden geçirilmesinde ve gerekli ise yenilenmesinde fayda vardır.
· Hedefe doğru ilerlerken, yaşanan olaylar; hem vizyona olan inancı hem de bu vizyona ulaşmak için seçilen stratejileri test etmek ve gerekli ise revize etmek için gereklidir.
· Her seferinde kendini doğrulayan bir vizyon ve misyon olduğunu görerek yaşamak; hedeflere ulaşmada ekibin inancını ve motivasyonu güçlendirir.
· Ekip kendini, stratejisini, vizyonunu ve hatta misyonu kendi doğruladığı sürece öğrenme oluşur. Kurumsal öğrenme, kuruma güç katar.
Bir büyük inancın değeri tartışılmaya başladığı gün, o inancın ölüm günüdür. Ekibin misyon, vizyon ve stratejik hedeflerine ulaşmasını istiyor iseniz, bu inanca oluşum sürecine katınız ve tekrarlı bir yayılma sağlaması için daha en başta herkesin tartışmasını sağlayınız. Düşünceler, hisler, heyecanlar olmadan hiçbir göreve inanarak gidilmez.
Milliyet KOBİ, Şubat 2009