NİÇİN ÖĞRENİRİZ?

NİÇİN ÖĞRENİRİZ?

Öğrenme; bir eylemi gerçekleştirebilmek için gerekli fiziksel yeteneğin edinimi, yani nasılı-bilme ( know – how ) ve bir deneyimin kavramsal açıklamasını oluşturabilme yeterliliğinin edinimi olan niçin i-bilme ( know – why ) diye tanımlanıyor.  

Bisiklete binmeyi, araba kullanmayı, tenis oynamayı, kaymayı, bilgisayar kullanmayı, yabancı dili konulmayı nasıl öğrendiğinizi düşününüz. Önce kavramsal olarak öğrendik. Bize anlatılanları, kendi dünya anlayışımız, kendi kavramlarımız, varsayımlarımız, genellemelerimiz ve hatta kendi iç resimlerimiz süzgecinden (paradigmalarımız) geçirerek içselleştirdik. Bir şeyi kavradık diyebilmek için bu kişisel süzgecimizden geçirmek zorunda kaldık, bize anlatılanları… Öğrendiğimizi sınamak için; anlatılanları tekrarladığımız, bu süzgeçten geçirdiğimiz zaman anladığımızı anlarız. İşte o anda kavramsal öğrenme sürecimiz tamamlanmıştır.

Kavramsal olarak öğrenmiş olsak bile uygulama becerisi kazanmamız kolay olmaz. Deneriz, yanılırız, düşeriz, çarparız ve bir daha deneriz. Kavramsal öğrenmeye göre daha uzun sürer, beceriyi edinmemiz. Her başarısızlığımızda yeniden motive olmamız gerekir. Becerinin edinimi için uygun ve de güvenli bir ortamın varlığına ihtiyacımız olur. Öğrenme sürecinde hatalarımıza karşı toleransı yüksek olan ve moralimizi yüksek tutabilecek bir çevreye ihtiyacımız olur.

Öğrendiğimiz şeyde; ne yaptığımız zaman, ne olduğunu (sebep-sonuç) tam olarak kavradığımızda ve istediğimiz sonucu tam olarak alabilmek için ne yapmamız gerektiğini düşünmeden bunu otonom sistemimize devrettiğimizde ustalığa sahip oluruz. Bu ustalık sürecinde temel amacımız, istediğimiz sonucun tutarlı bir şekilde gerçekleştirilmiş olmasıdır. Hatırlayın lütfen, istediğimiz yere ne zaman yalnız başımıza korkmadan gidebildik, işte o zaman iyi bir şoför olarak hissettik kendimizi. Ne zaman ki rahatça dilediğimizi ifade edebildik, o zaman anladık o dili konuştuğumuzu… Yaptığımız şeye hakimiyetimiz bize öğrendiğimizi bildirir. İşte gerçek öğrenme o zaman oluşmuştur.

 

Kişisel yetkinliklerimizi derinleştirmek, enerjimizi istediğimiz şeye odaklamak, ustalaşabilmek için sabrımızı geliştirmek, neden ve sonuçlar arasındaki ilişki gerçekliğini objektif olarak görme disiplinine ne zaman sahip olmak isteriz? Öğrenmek istediğimiz zaman.

Peki neden öğrenmek isteriz? Araba kullanmayı öğrenmesek ne olur? Bilgisayar kullanmayı bilmesek, yabancı dil konuşamasak, bisiklete binemesek ne olur ? Bu sorunun herkes için farklı cevapları olabilir. Benim cevabım, ben olamam, yok olurum. Var olmak istiyorsam, öğrenmeliyim.

 

Kendi ustalığımızı ve varlığımızı geliştirmek, bize öğrenmeyi öğretir. Varsayımlarımızı ve bakış açılarımızı düşünmeye ve sorgulamaya zorlar. Kendi kişisel vizyonumuzu ifade etmek için önce, onu oluşturan parçaları teker teker sorgulayıp, gerekiyor ise yıkma, değiştirmeye zorlar. Başkalarını dinlemek, onlara kulak vermek, anlamak için çaba harcamaya başlarız. Öğrenmeyi öğrendiğimizde; zihin modelimizi anlayabilir, değer yargılarımızın farkına varırız. Farkına varmakla başlar öğrenmek. Farkına vardığımız şeyleri beğenmiyor isek, bunu değiştirmek için çabalamaya başlarız. Bu farkındalık ve değiştirme sürecinde başkalarının varlığını tanıma ihtiyacı hissederiz. Değiştirmek istediğimiz şeylerin yerine koyacaklarımızı tanımak, anlamak zorunda kalırız. Beğenmek, seçmek, benimsek ve hayata geçirmek için… Kısaca öğrenmek için….

 

Öğrendikçe, hem kendimizi hem çevremizi bilmediğimizi öğreniriz. Öğrenmeye açlığımız artar. Özgüvenimiz ve özsaygımız bu öğrenme açlığı ile birlikte artar. Davranışlarımızı öğrendikçe değiştiririz. Gelişiriz.

Psikolog Chris Argyris çift döngülü öğrenme teorisinde; kurumsal öğrenmede, algılama ve hata düzeltmeyi anlatıyor. Nasıl kişisel paradigmalarımızı değiştirmeden gerçekten öğrenemiyor ve değişemiyor isek, kurumsal olarak ta bunu başaramaz isek, öğrenmenin gerçekleşmediğini bildiriyor. Kurumsal dünyaya bakış açımız değişmeden, değişen dünyada kurumsal varlığımızı sürdüremeyiz.  Kurumsal yok oluşumuz, kriz zamanlarında daha da hızlanır. Değişmemiz gerektiğini fark etmemize hız katar kriz.

 

Hem bireysel hem kurumsal olarak; öğrenmez isek yok oluruz. Herkese iyi öğrenmeler diliyorum.

Milliyet KOBİ, Şubat 2009

 

Bu gönderiyi paylaş