Sorunlar dizboyuna ulaştığı zaman, artık her yere herşeye yetişemediği zaman, çözüm arama zamanı geliyor iş sahipleri için. Müşteriler neler oluyor diye arıyor? Güvendiklerinden uyarılar alıyor. Çözüm için ilk adım çevresindeki insanları değiştirirse, herşeyin değişeceğine inanıyor. Büyük umutlarla, büyük paralarla çevresine büyük adamalar dolduruyor. Büyük sorunlarını bu büyük adamlara ihale etmek ölmeden cennette gitmek gibi bir şey onun için. Zaman geçtikçe, sorunların devam ettiğini görüyor. Bu büyük paraları niye ödüyorum o zaman diye düşünüyor..Gittikçe hem kendi hayatını hem de büyük adamların hayatını zehir etmeye başlıyor. Yeniden yeniden değiştiriyor çevresindeki büyük adamları. Her biri, başka bir acı bırakıyor hem kendi içinde hem de kendisi ile çalışanlarda. En büyük acı şirket kültüründe oluşuyor. Çalışan herkes, ayrı şeyi düşünüyor şirket için. Kimisi;
‘Ne biçim yer, biri geliyor, biri gidiyor. Büyük adamlar bile bugün var yarın yoksa bende yarın yok olabilirim. O halde günümü kurtarmalıyım.’
‘Bu şirkette kendi geleceğim olmayacaksa, şirketin geleceği adına ne yapabilirim ki?’
Bir başkası;
‘Böyle gelmiş böyle gidecek. Patron değişmek istemiyor. O halde varlığımı sürüdürmek için en ufak bir değişikliğe de karşı çıkmalıyım’
diye düşünüyor ve mevcut düzensizliğin en büyük bekçisi oluveriyor.
Bütün bu düşünceler davranışlara, iş yapış biçimine yansıyor. Bir de bakıyor ki iş sahibi, her gün biri giriyor, biri çıkıyor şirketine. Gidenler yanında neler götürüyor şirket adına diye panikliyor. Çünkü geride bir şey kalmıyor. Ne ararsa bulamıyor. Ne sorsa bilen çıkmıyor. Herkes bir öncekini suçluyor.
‘Aslında geride kalanlar, kalması gerekenler miydi?…’ Diye soruyor kendi kendine…..
İş yapış biçimini değiştirmek için önce düşünce biçimini değiştirmek gerekiyor. Bakış açısını, olaylara yaklaşım biçimini değiştirmek gerekiyor. Sonra davranış biçimini değiştirmek gerekiyor ki, değişim yukarıdan aşağıya nufus etsin. Oysa bugüne kadarki başarılarının arkasında, mevcut düşünce ve davranış biçiminin baskın olduğunu düşünüyor. Bu gün ne oldu da bu duruma düştü? Yoktan var ederken her düşündüğü ve yaptığı doğruydu da, bugün neden herşey yanlış olmaya başladı. ‘İnsanın kendini inkar etmesi demek….’ bu onun için. Önce reddediyor. Sonra kızıyor. Bazen de küsüyor.
Dünyanın, içinde bulunduğu sektörün ve müşterisinin istek ve beklentilerinin değiştiğini anlamak zor oluyor. Her ikisi de ölmekle eşdeğer oluyor. Ancak ölmeden cennete gidilmiyor.