Pahalı=iyi, zengin=mutlu, uzman=doğru, pek çok insan aynı şeyi yapıyorsa = doğrudur (sürü psikolojisi) Beyin böyle kısa yollar oluşturur ve yargı anında bu yolları kullanırmış. Yeniden düşünme işinden kaçamamızın sebebi istemediğimiz cevaplar almaktan korkmamızda yatarmış. ‘Bir müddet burada dinleneceğim. Endişeden ve zorlu arayışlardan çok daha kolay..!’
Bilinen kanıtlanmış şeyler, beynin düşünme değerlendirme merkezinden çıkartılır ve alt beyne aktarılır. Otonom sistem alt beyindeki davranışları yargısal kestirmeler ile yönetir. Basit ve tartışmasız şekilde bir şey oluyorsa veya tespit edildi ise; yapılacak tek ve tartışmasız bir şey vardır. Otomatik olarak o tek şey sonraki süreçleri tetikler. Halbuki korteks – üst beyin böyle çalışmaz. Bir şeyin tek bir karşılığı yoktur ve düşünmeye değerlendirmeye, deneyimlemeye ihtiyaç vardır. Zaman alır ve emek ister. Alt beyin ilkeldir, üst beyin entelektüel. Alt beyin tartışmaz, üst beyin daha iyiyi, doğruyu, ucuzu arar. Düşünme, değerlendirme kapasitesi yüksek canlılarda evrimleşme – değişim görürsünüz. Çevreye bakarlar, yeni etkileri değerlendirirler ve uyum sağlarlar.
Kurumları anlamak için doğaya ve insana bakarım. Doğadaki kurallar, insanın yaşamsal sistemleri bana kurumlarda neyin doğru olduğunu gösterir.
Inovasyon-yenilik projeleri için bir çok işletme ile yaptığım görüşmelerde bu özelliği gördüm. Inovasyon odaklı işletmeleri; üst beyni, korteksi, entelektüel kapasitesi gelişmiş işletmeler olarak değerlendiriyorum. Çünkü; kurumsal yaklaşımlarında öncelikle kolay yargısal kestirmeleri tercih etmiyorlar. Yeniliği, inovasyonu tercih ediyorlar. Yeniliğin riskini değerlendiriyorlar. Düşünüyorlar. Deneyimliyorlar. Süreçlerinde, hizmetlerinde ve ürünlerinde yeniliği arıyorlar. Denenmiş şeyleri otonom sistemlerini aktarırlarken entelektüel kapasitelerini de geliştirmeye devam ediyorlar. Böylece fark yaratıyorlar ve kendilerine yeni pazarlar ve yüksek katma değer sağlayabiliyorlar. Rakipleri onları izleyerek, denenmiş, otonom sisteme devredilen, daha az emek harcatan yargısal kestirmeleri kullanıyor. Yenilikçi işletmelerin belirlediği yeni kurallara uyarak ancak onun müsaade ettiği karları kabul ediyorlar. Bu da yenilikçi olmayan işletmeleri, kısa dönemli var olabilen ve sonrasında yok olan bir konuma itiyor.
Entelektüel beynin devreye girmesi, çalışması, üretmesi demek; bütün duyularınızın çevreye açık olmasını zorunlu hale getiriyor. Biliyorsunuz ki, her şey yaratıcılığızı besliyor ve destekliyor. Algınız ne kadar kuvvetli ise; yaratıcılığınız o kadar artıyor. Başkaları görür ama uyur iken, siz uyanık bir şekilde izliyorsunuz. Her bilgi; düşünme kapasitenize ve yaratıcılığınıza yeni bir şeyler katıyor. Her yeni fikir sizi dinç tutuyor ve çalıştırıyor. Riskleri de görüyorsunuz, fırsatları da. Yargısal kestirmeleri kullanan kişi ve kurumlardan daha çok enerji harcar hale dönüşüyorsunuz. Yoruluyorsunuz. Zaman zaman enerjiniz de tükeniyor. Ancak; yeniliği hayata geçirmek için bıkmadan usanmadan denemeniz gerektiğini biliyorsunuz. Bu da yenilikçi işletmeleri farklı kılıyor.
Entelektüel beyin nasıl çalışıyor ise; yenilikçi firmalarda öyle çalışıyor. Yenilik, yaratıcılık kapasitesi yüksek insanlar nasıl kalıcı eserler bırakıyorlar ve biz bilim ve sanatı onların eserleri ile öğreniyor isek; yenilikçi firmaların sonuçları da öylesine kalıcı oluyor.
Yargısal kestirmeleri kullanmak, otonom sistemlerimiz için gerekli olabilir. Ancak yenilik ve yaratıcılık yetkinliklerimizi ne kadar köreltirsek, o kadar otonom kalırız.
Milliyet KOBİ, Eylül 2008