‘Annem pazarda hep maydonuzcu ile pazarlık eder… kilo kilo aldığı portakalcı ile pazarlık etse kimbilir kaç demet maydonuzu bevadaya getirecek ama…’ ziyaretine gittiğim bir müşterimin insan kaynakları müdürü böyle anlatıyordu neden eğitim yatırımını bu dönemde yapamayacaklarına ilişkin sebebleri.
Bu cümle başka yerlere götürdü beni. Maydonozcu ile pazalık nerelerde yapılmıyordu ki.
• Kriz anında tasarruf tedbirleri alınırken, toplam maliyet içerisinde en düşük oranda yer alan maliyet kalemlerinden başlanıyordu
• Yönetim toplantılarında, ortada dağ gibi çözülmesi gereken konular dururken, getirisi en az olacak ama üzerinde herkesin laf söyleyebileceği en kolay konu seçiliyordu
• Yeni atanan yöneticiler, puan toplamak ve güç gösterisinde bulunabilmek için icraatlarına en önce incir kabuğunu doldurmayacak ama çok konuşulacak şeylerden başlıyordu.
• Stok maliyetleri milyonlarca doları bulan şirketler bile, iyileştirme projelerinde bir malzemenin %3’lük firesini nasıl %1 e düşürecekleri konusunda büyük masraflar etmekten kaçınmıyorlardı.
• Alacaklı oldukları firmaların %20’si toplam alacaklarının %80 ini oluştursa dahi, onlar kalan küçük alacakların peşine düşmeyi adet ediniyorlardı.
• Çok önemli yönetimsel kadrolar boşken, ayrılıyorken, bir çay ve kahve ihtiyaçlarının en ucuz nasıl karşılanacağı konusunda yöneticiler günlerini harcıyorlardı.
• Görüşmelerde bütünsel kalite ve verimlilik dururken, nedense dikkatlerimiz sadece bir kelimeye takılıp kalıyordu.
• İlişkilerimizde yaşadığımız ve yaşacağımız onca güzellik dururken, kaşın kara gözün ela diye acı çekiliyordu.
• Seçimlerde emeklileri nasıl mutlu edeceğiz diye politikalar üretirken, gençleri unutan politikacılar aaaa..bu sürpriz sonuç nerden çıktı diye soruyordu
Bu ve buna benzer bir sürü maydonozcu pazarlığı vardı hayatımızda. Ondan sonrada ne olacak halimiz sohbetlerinin tadına doyum olmuyordu.
Bu sefer aklıma başka bir soru takıldı. Maydonzcu ile pazarlığı sevmemizin arkasında yatan bireysel ve toplumsal psikolojimiz ne olabilirdi ?
• Büyük konuları büyük insanlar çözebilir, bizler küçük insanlarız. Ama birşeyleri çözebilme kabiliyetimizi göstermek zorundayız.
• Başarıya giden en kısa yol, küçük gövde gösterilerinden geçer. Büyük ve zorlu yollarda enerji ve vakit kaybedeceğime kısa yoldan köşeyi dönmeliyim.
• Bize bir lider gerekli, ona ihale edersek o herşeyi çözer. Günah keçisi olmak istemem.
• Fikir sahibi olmak için bilgiye gerek yok, herkes ne biliyorsa bizim bilmemizde yeterli. Bilgi güç, bilgi ceza. Ne kadar çok şey bilirsem, o kadar çok acı çekerim.
• Uyuyan yılanı uyandırmayalım, ya döner beni sokarsa. Zaten çözülebilecek olsaydı başkaları çözerdi.
• Boş durma boşa çalış. Beni çalışıyor gibi görmeleri yeterli. Herkes aynı şeyi yapıyorsa, bir bildikleri vardır. Neden farklı bir şey yapıp, kendimi riske atayım.
• Nereye gittiğimiz değil, nereye gitmemiz gerektiğinin bize söylenmesi daha önemlidir. Ama bu teslimiyetçilikten bunalan ruhumu rahatlatmak için yolun taşlarını toplarım bende.
• Resmin bütününü görmek için çok yukardan bakmak lazım. Ben çok aşağılardayım. Gücüm kime yeterse ben de hırsımı ondan çıkartırım.
Kriz vardı, yoktu, seçimden sonra piyasa açılırdı derken…şimdi de seçim sonuçları krizi yaşıyor Türkiye.
Hala maydonuzcu ile pazarlık edenler var. Devam edecek olanlarda. Sorunlarımıza, isteklerimize, ülkemize sahip çıkmakdıkça maydanozcular alışmalı pazarlığımıza.