Bugün aslında, yine inovasyon anlatmak istiyordum. Ancak; tabiki içerisinde yaşadığımız günlerden soyutlanmak mümkün değil….Bu sebeple; corona’nın yarattığı tramvanın etkisini, inovasyon gözlüğü ile değerlendirmek istiyorum. Bu yazı ile de; sürekli duyduğunuz ‘Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’ cümlesiyle ne anlatılmak istendiğini anlamaya çalışarak, bu yaşadığımız tramvanın hayatımızda neleri değiştireceğini değerlendirmek istiyorum….
Yazının başlığında gördüğünüz ‘Siyah Kuğu’ terimi ile, 2010 de vizyona giren Nicole Portman’ın Oscar ödülü kazandığı filmden bahsetmiyorum.… Bu terimi anmaktaki amacım; bilim felsefecisi Karl Popper[1]’un 1935 yılında yayınlanan ‘Bilimsel Araştırmanın Mantığı’ adlı kitabında ifade ettiği ‘Yanlışlanabilirlik İlkesi’ isimli teorisine gönderme yapmak…. Bu kitap ile, düşünce dünyasına hediye ettiği; Siyah kuğu ilkesi, bilimsel olmayanı bilimsel olandan ayırmak için bir kriter haline geldi. Genellemeler yapılır iken, dikkatli olmamız gerektiğini hatırlattı. “Bütün kuğular beyazdır” önermesi, ilk siyah kuğuyu gördüğümüz anda yanlışlanmakta ve geçersiz kalmakta… “Siyah Kuğu” deyimiyle; olması ihtimal dışı görülen, fakat vuku bulduğunda etkisi çok büyük olan ve bir kez gerçekleştikten sonra, bütün varsayımlarımızı ve hesaplarımızı yanlışlayan olaylar kastedilmekte…. Kısaca, bir genelleme sadece bir örnek ile yanlışlanabiliyor ise, genelleme yapmamak gerekir.. ‘Gribal hastalıktır, ilaçla bir haftada ilaçsız 7 günde geçer’ dediğimiz; tanıdık, bildik virüsün, bütün genellemelerimizi yanlışlaması ve kabusumuz haline dönüşmesi gibi….
Siyah kuğu ilkesiyle; sıradışı olan, aşırılık etkisi taşıyan ve iş işten geçtikten sonra ancak geriye dönük anlayabildiğimiz bu zamanlara; kırılma zamanları, krizler, tramvalar diyoruz. Yaşadığımız günler, tam da siyah kuğunun ifade ettiği gibi, öngörülemez bir şekilde bütün önceki bilgilerimizi, kabullerimizi, doğrularımızı ve genellemelerimizi yanlışlıyor. Herkes için, her şey için hayatlarımızı, algılarımızı, varsayımlarımızı, rutinlerimizi ve yaşamlarımızı kırıyor, dönüştürüyor ve yenilikler getiriyor.
İnovasyon tipolojisinde; kırılma özelliği yaratan yeniliklere RADİKAL İNOVASYON diyoruz. Riski de yüksek, getirisi de yüksek olan ve içine doğduğu ortamı yıkıp geçen ve yepyeni kurallar ile yeni bir düzen kuran inovasyonlar bunlar… Akıllı telefonlar, internet, düz ekran TV ler gibi… Konuyu inovasyona getirerek, yaşadığımız felaketleri güzellemek değil amacım. İnsanlık tarihini incelediğimizde, sadece salgınların değil, siyasi ve toplumsal tramvaların da tarihsel devirler, çağlar değiştirdiğini biliyoruz. 1789 dan bu yana yaşadığımız çağı, genelde yakın çağ diye adlandırsak bile; bilgi çağı, digital çağ, post modern çağ, kavram çağı, uzay çağı, teknoloji çağı v.b gibi isimler de veriliyor. Bunların hepsinin kendisine göre haklı sebepleri ve açıklamaları var. İçerisinde yaşadığımız bu günlerde, çağ açıcı değişimleri ancak Oluşum Evresindeyiz diye açıklamak istiyorum. Bu güne kadar radikal inovasyon diye adlandırdığımız; 4.sanayi devrimi, yapay zeka, nesnelerin interneti, büyük veri gibi teknolojiler ile hayatımıza giren yeni iş modellerinin, yeni hizmetlerin, yeni ürünlerin, artık sadece arttırımsal yenilikler olarak kalacağını düşünüyorum. Bu yenilikler (e-ticaret, e-eğitim, e-iş, e-para v.b) bence artık kolaylaştıcılar olarak anılacak.
Şu anda oluşum evresini yaşadığımız çağ; bu felaket sonuçlandıktan sonra farklı alanlarda, sektörlerde dalgalanma ve dönüşümlerle devam edecek ve İrrasyonel davranışlarla birlikte yaşanacak kaosun sonunda yeni hayatlarımıza ilişkin düzenler, sistemler ancak adını henüz söyleyemediğim yeni çağın giriş aşamasını geçebilecek…..
Temelde, insanlığın kaldığı şartların zorluğunun, yaratıcı süreci desteklediğini ve değiştirdiğini artık herkes kabul ediyor. ‘Hiçbir şey eskisi gibi olamayacak’ denilerek sadece uzaktan erişimle ve digital teknolojilerle açıklanmaya çalışılan sektörlere; ben aşağıdaki sektörleri de eklemek ve sizlere sormak istiyorum. Sizce başka neler değişecek?
- Mal üretimi ve tedariği sektörü: E-ticaret ve lojistik entegrasyonu esnek ekosistemlerle bütünleşecek. 5G, robotlar, nesnelerin interneti, blockchain, sürücüsüz araçlar, dron teknolojileri birden fazla alıcıyı birden fazla tedarikçi ile esnek ağda bir araya getirecek. Paylaşım ekonomisinin yarattığı ucuzlama bizleri rahatlatacak…
- Kamu hizmetleri ve sosyal fayda sektörleri: Bürokrasinin digitalleşmesi yanında hızlı harekete geçmesi; hem beyana güvenilmesi, vatandaşların kendi kendine hizmet sunar hale gelmesi hem de giyilebilir teknolojiler in yardımı ile büyük verinin yapay zeka ile yorumlanması ve akıllı şehirlerin yaygınlaşması ile reaktif değil, proaktif hizmet ve faydaya odaklanılacak.
- Eğitim, sağlık, bakım ve turizm hizmeti : Digital teknolojiler içerisinde bildiğimiz arttırılmış-sanal gerçeklik (AR/AI) uygulamaları yanında blockchain sayesinde paylaşım ekonomisi olarak ifade ettiğimiz mevcut altyapıyı (oda, sınıf, laboratuvar altyapısı, v.b) bir ağ içerisinde kullanmak ekonomik olacak
- Fikri haklar yönetimi : Açık toplum yaklaşımının artması ile insanı iyileştirmeye yönelik her türlü ilaç, tedavi insanlığa aittir diye kabul edeceğiz ve ilaçların patentlemesine son verilerek, bundan ticari kazanç edilmesine müsaade etmeyeceğiz.
- Sigorta sektörü : Sağlık sistemlerinin ve kamu hizmetlerinin kökten değişmesi ile sigorta sektörü yok olacak ve insanın evi, arabası gibi varlıklarının ve en önemlisi sağlığının korunmasının zorunluk olduğuna inanacağız. Varlığın mülkiyet olmadığını, sadece paylaşılan bir değer olduğunu anlayacağımız için; sigortalamak anlamsızlaşacak ve varlığı korumak hepimizin sorumluluğu olacak…
- Bankacılık sektörü: Hayatımızdaki değerlerin değişmesi (sağlık, yaşamın korunması, paylaşım, doğa v.b) yukarıda saydığım teknolojilerin de desteği ile paranın da anlamını değiştireceği için, bankacılık sektörü de artık kalmayacak.
- Haber alma, sunma sektörü (Medya, yayıncılık v.b) : Son on yılda yaşadığımız sosyal medya ve platformlar aracılığı ile değişimi sizlerde tahmin ediyorsunuzdur. Bence; bu sektörde haberin güvenilirliği en önemli değer haline geçerek ve herkes haberci olacak.
Bütün bu değerlendirmelerimi; kendine özgü ve empati içeren bir çağ, büyük resme odaklı nitelikler üzerine kurulu bir toplum ve ekonomiye dönüşüm olarak özetleyerek sonlandırmak istiyorum. Sizlere yeniden sormak istiyorum. Sizce başka neler değişecek?
Müjgan ÇETİN /İstanbul, Mart 2020
Not: Lütfen fikri haklara saygı duyarak, alıntı yaparken referans veriniz.