Uzun bir bayram tatili yaşadık. Kapadokya’ya balon seyahati yapmak için gittim. Amacım, doğa harikası sihirli vadileri yukarıdan seyretmekti. Ancak balon seyahatinin inceliklerini öğrenince yine bir hayat dersi aldım. Önce biraz teknik bilgi vermem gerekiyor, sonra da aldığım dersleri sıralayabilirim.
Balon, ısıtılmış hava ya da hafif bir gazla (helyum , hidrojen) doldurulan atmosferde uçabilen küredir. Balonun havada yükselmesi kaldırma prensibine dayanır. Balonlar bir yerden bir yere ulaşmak için elverişli araçlar değildirler, sadece dikey hareket kontrolü vardır ve dümenleri yoktur, rüzgarla sürüklenirler.
Hem kurumsal, hem de kişisel gelişimde hedeflerin ve stratejilerin önemini biliriz. Ne olduğumuzu, ne olmak istediğimizi ve ne yapmak istediğimizi bilmenin önemidir bu. Hedefimize ulaşmak için kullanacağımız araçları belirleriz. Bu da stratejimizdir. Hedefimiz yok ise yolculuk zaman geçirmek demektir, ulaştığımız yerin önemi yoktur. İşte bu yüzden, ne yapmak istediğimizi, nereye gitmek istediğimizi bilmiyor isek, balon seyahati yapıyoruz demektir. Balon bizi hedefimize ulaştırmaz, sadece rüzgarın götürdüğü yere sürükleniriz. Sürüklendiğimiz yerde ne sürprizler ile karşılanacağımız hayal gücümüze kalmıştır. Sadece turistik bir seyahatte yer ekibi; uçuş sertifikamız ve kutlama şampanyası ile karşılar. Gerçek yaşam başka sürprizler sunar.
Ne yapmak istediğimizi bilmiyor isek, içimizi bir endişe kaplar. Bir yol ayrımında nereye gideceğini bilmeden durur kalırız. Bilememenin yarattığı kaos bizi sıkar. Az kullanılmış yollar risklidir. Giremeyiz. Herkesin gittiği yoldan gitmekte istemiyor isek, ne yapacağımızı bilemeden öylece kala kalırız. Hedefsizlik zordur. Ne kadar süre öylece orda kalıp düşüneceğimizi bilemeyiz. Gelenler geçenler bizi daha da zorlar. İçimizdeki bu endişeden kurtulmak için başkalarının ne yaptığına bakarız. Sürü psikolojisinin güvenliği sıcaklığı bizi sarar sarmalar. Endişemizi yok eder. İşte o zaman balonla seyahat yapmak iyi gelir. Balonun sepetinde bizim gibi nereye gittiğinin önemi olmayan insanlar buluruz. Benzerlerimiz yalnızlığımızın acısını unutturur. Nereye gitmek istediğini bilmeyen bir sürü insan ile bir balonun sepetinde aynı kaderi paylaşmak bizi sakinleştirir.
Yaşamda sürekli hedefimize giden yolda yapılması gerekenler listesi ile dolaşırız. Bu liste hiçbir zaman bitmez. Biz listeyi tamamlamak istedikçe, listeye yeni şeyler eklenir. Sürekli iyileşme, sürekli gelişme yorucudur. Sürekli uyanık olmak ve bütün duyularımız ile neler olup bittiğinin ayırımına varmamız gerekir. Tembelliğe, aylaklığa yer yoktur. İşte bu yüzden hiçbir şey yapmadan sadece boş boş bakmak isteriz. Kendimizi güvenli ellere bırakmak ve hiç bir şey yapmadan vakit geçirmek isteriz. Balon ile seyahat bize bu konforu sunar. Sadece yolculuğun keyfini süreriz. Doğa harikası bir manzarayı seyretmek tek yapılası işimizdir.
Ne yapacağını bilen kuruluşlar veya insanlar hedeflerine giden yolda mücadele ederler. Çalışırlar. Uğraşırlar. Canları yanar. Üzülürler. Hayat bu kadar zorlamaya değer mi? Gideceği yeri bilmek, gidilen yerin ne olduğunu bilmek gidilen yerin gizemini yok etmiyor mu? Gittiğimiz yerde bugün olduğumuz yerden daha iyi durumda olacağımızı bilmek, daha mutlu olacağımızın garantisi mi? Bu soruların cevabını her zaman çok emin bir şekilde veremeyiz. Zaman zaman rüzgarın götürdüğü yere gitmenin keyfini yaşamak isteriz. Balonla seyahat bu yüzden tam bu isteklerimize cevap verir. En kolay seyahattir. Pilota güvenmek yeterlidir. Hiçbir şey ile mücadele etmemiz gerekmez. Yorgunluğumuzu dinlendirir. Bize bilinmeyenin heyecanlı sihrini yaşatır.
Balonla seyahat bu yüzden yaşamda yapılabilecek hedefi olmayan ve sonrasında güzel sürprizler yaşanan ve görsel bir şölen ile hoşça vakit geçirilebilen en güzel seyehattir. Bütün hedefsiz yolculuklarınız bu güzellikte geçmesi dileğiyle geçmiş bayramınızı kutlarım.
Milliyet KOBİ, Ekim 2008