Bu yılın Ağustos 2025 dönemi için, İNOVASYON Yönetimi alanında uluslararası ve ulusal gelişmeleri içeren yirmi dokuzuncu Kurumsal İNOVASYON Yönetimi BÜLTEN ini sizlerle paylaşarak, İNOVASYON ile DEĞER KATTIĞINIZ bir dünya dileklerimle iletmek istiyorum.
Kurumsal İnovasyon Yönetimi Alanında ULUSLARARASI GelişmelerTürkiye olarak büyük emek verdiğimiz, dünyanın 170 ülkesinin kabul ettiği #ISO56001 İnovasyon Yönetim sistemi-şartlar standartı Ekim 2024 de yayınlandı. Yayınlanan diğer10 kılavuz standartı ve Türkçe tercümelerimizi TSE’den satın alabilirsiniz. ISOTC279 #İNOVASYON Yönetimi çalışma grubu olarak, bu yıl yüz yüze ilkbahar da Peru-LİMA’da ve Temmuz ayında İspanya-MALAGA da toplandık. Ekim ayında Norveç-OSLO da toplanacağız. 4 adet standartın yazımı devam ediyor.
Her ay ONLINE ve yılda 2 defa yüz yüze bir ülkenin ev sahipliğinde bir araya gelerek çalıştığımız bu uluslararası ekibi Türkiye’de 2026 da ağırlama arzumuz gerçekleşir ise belki sizler de katılırsınız. Belki böyle önemli uluslararası referans dokümanlara siz de eşyazar olarak katılmak istersiniz. Tek yapmanız gereken bana bir şekilde erişmek 😊 Kurumsal İnovasyon Yönetimi Alanında ULUSAL GelişmelerTürkiye #İnovasyonYönetimi #AynaKomitesi olarak 13 Ağustos 2025 de yeniden bir araya geldik ve gelişmeleri değerlendirdik. 60 uzman ve akademisyene ulaşan üyelerimiz ile bir araya geldiğimizde yeni üyelerimiz ile tanışarak, ülkemizde KURUMSAL İNOVASYON YÖNETİMİ anlayışının yayılımı için yapacaklarımızı planladık. Toplantımızde görüştüğüm konular;
TOBB-MEYBEM ile başladığımız #İnovasyonYöneticisi sınav akreditasyon ve hazırlık sürecine gelişmelerini değerlendirildi. Artık her isteyen makam odasındaki tabelasını değiştirerek #İnovasyonYöneticisi tabelası asamayacak. İnovasyonu yönetebilmek için eğitim, deneyim, bilgi, birikim ve #Sertifikasyon gerektiğinin farkına varacak. Şimdi kurumlar ve kuruluşlar #İnovasyonYöneticisi işe alır iken sertifikalarını sorabilecekler…. Kurumsal İnovasyon Yönetimi Alanında GerçekleştirdiklerimizTemmuz ayında başladığım, 5 videoyu yayınladığım, YAPAY ZEKA’nın da desteği ile NOBEL Ödüllü #DaronACEMOĞLU nun #İKTİDAR ve #TEKNOLOJİ isimli kitabını da referans alarak hikayeleştirdiğim 1 er dakikalık kısa videoları izliyor musunuz? İnovasyon YÖNETİMİ’nin PARLAK Fikir üretmenin çoook ötesinde BAĞLAM, LİDERLİK, STRATEJİ ve KAYNAK ve SÜREÇLERİN yönetimini içeren ciddi emek gerektiren uzun soluklu bir yolculuk olduğunu Gün aşırı sizlerle sosyal medya hesaplarımdan paylaşıyorum. Ağustos ayında ise, 15 yeni video yayınladım. Eylül ayı itibari ile PANAMA KANALININ hikayesi içerisinde İNOVASYON YÖNETİMİNİ tartışmaya açtığım yeni bölümler yayınlanmaya başladı. Bu SHORT DİZİ kıvamındaki serinin birinci sezonunda 20 bölümde neler mi anlattım? Öncelikle İNOVASYON Yönetiminde iç ve dış çevrenin değerlendirilmesini ve BAĞLAMI anlamaya çalıştık. 4000 yıl önce başlayan, Romalılar, PERSLER, İskender, Napolyon döneminde de bir türlü gerçekleşemeyen PARLAK FİKRİN sebeplerini aradık. İçerisinde bulunduğumuz iç ve dış çevredeki dinamikler, ve trendler ve ekosistemin hazır bulunurluk seviyesinin önemini yaşanmış bu büyük örnek üzerinden düşünmeye başladık. Osmanlılar dönemine eriştik ve Osmanlı’nın Mısır Valisi Muhammed Bin Said döneminde neler olduğunu öğrendik. Belki izlemek yerine okumayı tercih edersiniz diye bu Ağustos ayında yayınladığım 15 yeni videonun özetini aşağıda veriyorum. Bence yapay zekanın harika işini de görmek için izleyin lütfen ve sorularınızla, yorumlarınızla konuyu genişletelim. Ayrıca, Web sitemden mujgancetin.com çok sayıda inovasyon kaynağına ulaşabilir ve İNOVASYON EĞİTİMLERİNİ satın alabilirsiniz. YOUTUBE kanalıma (https://www.youtube.com/@mujgancetin4098/shorts) üye olursanız da çok sayıda İNOVASYON VİDEOsuna ücretsiz erişebilirsiniz. Zile de basarsanız yüklediğim yeni videolardan haberdar olabilirsiniz. SEZON 1 : SUVEYŞ KANALI hikayesinde İNOVASYON YÖNETİMİ izlerini arama dizimizin ÖZETİ: Büyük İskender’in ölümü sonrası, Mısır’ın başına geçen, onun komutanlarından biri: Ptolemaios Hanedanlığındaki hikayeye başladık. Milattan önce 285’ten 246’ya kadar hüküm süren bu kral, sadece savaşlarla değil, bilimle ve ticaretle de ilgiliydi. Bir önceki Pers Kralı Darius’un Nil’le Kızıldeniz’i birbirine bağlama hayalini ve o eski kanalı biliyordu. Adeta kişisel bir misyon edinir gibi, o kanalı yeniden diriltmek için kolları sıvadı! Geliştirdi, işler hale getirdi! Onun sayesinde o daracık su yolu, kervanların ve uzun kara yolculuklarının aksine, gemiler için hızlı ve verimli bir ticaret arteri oldu. O dönemde, bu kanal sayesinde Doğu’nun egzotik malları Batı’ya, Batı’nın ürünleri Doğu’ya akıyordu. Ticaret canlanmış, zenginlik artmıştı. Ve hepsi, binlerce yıl önce atılan bir temelin, bir kralın inatçı takibiyle yeniden hayat bulması sayesinde oldu! Milattan sonra ilk yüzyılda ise Roma İmparatorluğu, bereketli Mısır’ı ele geçirdi. Roma İmparatoru Trajan! da bu eski rüyayı biliyordu! Belki de ticaret yollarını daha da canlandırmak, belki de imparatorluğun dört bir yanına daha hızlı ulaşım sağlamak istiyordu.. O eski, belki de izleri bile silinmeye yüz tutmuş Nil-Kızıldeniz bağlantısını tekrar gün yüzüne çıkardı! Onardı, genişletti! Hatta o kadar benimsedi ki, o kanal artık “Trajan Kanalı” olarak anılmaya başlandı! Düşünsenize, Roma gemileri artık Nil’den Kızıldeniz’e doğru yelken açabiliyor, Akdeniz ile Hint Okyanusu arasındaki ticaret çok daha kısalıyordu! İmparatorluk, bu akıllıca hamleyle adeta yeni bir can damarı kazanmıştı. Ama maalesef, tıpkı önceki girişimler gibi, Trajan’ın bu kıymetli kanalı da zamanın ve doğanın gücüne dayanamadı. Yıllar geçti, imparatorluklar değişti ve o da yavaş yavaş kumun ve tarihin sessizliğine gömüldü… Romalılar sonrası, Hz. Muhammed’in vefatından sonra ilk halife olan Ebû Bekir’in yerine geçerek yaklaşık 10 yıl (634–644) hüküm süren Halife Ömer bin Hattab Suriye’den Mısır’a, Irak’tan İran’a kadar her yeri fethetti. Eski, unuttuğumuz kanal fikri yeniden canlandı! Halife’nin emriyle, eski Nil-Kızıldeniz bağlantısı, nam-ı diğer ‘Emir el-Müminin Kanalı’, tekrar açıldı! Artık Nil’in bereketli topraklarından alınan tahıllar, direkt bu kanal aracılığıyla Kızıldeniz’e ulaşıyor, oradan da Arap Yarımadası’na deniz yoluyla hızla taşınıyordu! Düşünsenize, karadan haftalar sürecek erzak transferi, deniz yoluyla çok daha kolay hale geliyordu. Ticaret canlanıyor, insanlar refaha kavuşuyordu. Bu, sadece bir kanal değil, aynı zamanda dönemin lojistik ve stratejik bir inovasyonu idi! Ama ne yazık ki, tarih yine tekerrür etti. Tıpkı önceki denemeler gibi, bu kanal da bir süre sonra terk edildi, kumlarla doldu ve unutuldu. İnsanlığın bu büyük hayali, her seferinde doğanın ve değişen koşulların azmine yeniliyordu… İskender’in mirası, Roma’nın gücü… Sonra Memlükler geldi Mısır’a hükmetmeye. Onlar, daha çok lokal sulama kanallarına ve şehir içi su yollarına odaklandılar. Hatta Sultan Nasır Muhammed gibi bazı Memlük liderleri, İskenderiye’yi Nil’e bağlayan kanalı bile yeniden kazdırıp ticaret için açtırdı! Ama bu, o büyük denizlerarası bağlantı hayali değildi, daha çok iç ticareti ve tarımı desteklemek içindi.
Napolyon, Mısır’dan çekildiğinde, buranın kontrolünü Osmanlı İmparatorluğu adına Kavalalı Mehmed Ali Paşa ele geçirdi. Paşa, modern bir Mısır kurmaya kararlıydı. 1833’te, Nil taşkınlarını önlemek için Fransız mühendisleri davet etmesi, aslında ilerideki büyük projenin de habercisiydi… Ferdinand de Lesseps Fransız diplomat olarak Mısır’da idi. Kendisi 1830’larda Mısır’a, ilginç bir görevle gelmişti: Kavalalı’nın oğlu Muhammed Said’e kilo verdirtmek! Ama Lesseps, sadece bir diplomat değildi, aynı zamanda vizyoner bir isimdi ve o eski kanal hayalini asla unutmadı. Yıl 1854! Muhammed Said, Mısır valisi olduğunda, Lesseps için kapılar ardına kadar açıldı! Said Paşa, çocukluk arkadaşına güvendi ve ona inanılmaz imtiyazlar verdi: Tam 99 yıllığına kanal arazisi, kardan %15 pay, yatırımcı bulma hakkı ve hatta Süveyş-İskenderiye demiryolu hattını inşa etme yetkisi! Lesseps’in elinde artık rüyayı gerçeğe dönüştürecek tüm kozlar vardı! LESSEPS’ in 1853 de oğulları ve karısı Kızıl hastalığından öldü. LESSEPS perişan oldu. Bu acısı ile baş etmek için aklını bir şeye vermeliydi. KANAL Fikrinin peşine düştü. NAPOLYON’un keşif raporunu okumuştu. Hemen kolları sıvayarak, 1857-58’de hisseleri Avrupa’ya, ABD’ye ve hatta Osmanlı İmparatorluğu’na pazarladı. Özellikle Fransa büyük ilgi gösterdi. Geriye kalan devasa hisseleri ise Muhammed Said Paşa kendisi aldı. Yıl 1859 da İngiltere de kömür madenlerinde, çok küçük yaştaki çocuklar dehşet verici koşullarda çalıştırılmaya başlanmıştı. Buharlı trenler sanayiye kömür taşıyordu. 1861’de kazılar resmen başladı! İnsanlığın binlerce yıllık hayali, artık somut bir şekil alıyordu! Vizyonun yelkenlerini şişiren rüzgâr ekosistemden geldi. Teknolojiden ve sorunları çözmeyi bilen iki Fransız 1863’te buhar makinesi şirketi kurdular. Bu şirkete tarama ve kazma işlerini çok iyi yapan yeni makineler imal ettirdi. Talihsizlikler de yaşandı; Muhammed Said Paşa 1863’te vefat etti. Ama çalışmalar durmadı. Nihayet 1869’da, Süveyş Kanalı görkemli bir törenle açıldı! Başlangıçta kanal trafiği yavaştı, beklenen gibi değildi. Ama buharlı gemilerin yükselişiyle birlikte, kanalın önemi katlanarak arttı! 1870’lerin sonunda kanal trafiğinin üçte ikisini artık İngiliz gemileri oluşturuyordu! Dünyada yelkenin yerini buhar aldı; buharlı gemilerin boyları ve kapasitesi büyüdü; küresel ticaret hacmi hızla arttı. Süveyş kanalının ne kadar avantajlı olduğunu tüm Avrupa kabul etti. 1870’lerin ortalarına gelindiğinde, kanaldaki trafiğin üçte ikisi İngiliz gemilerine aitti. Hatta gemilerin kanaldan geçmeye devam etmesi Londra’da stratejik bir öncelik olarak görülmeye başlandı. 1870’lerin sonunda, 2 bine varan yolcu kapasiteleri gemiler, kanal boyunca gece gündüz demeden sürekli mekik dokuyordu. 1875’te Mısır devletinin ekonomik sıkıntılarını fırsat olarak gören İngiltere Başbakanı kanal şirketinin yüklü miktar hissesini satın aldı. Süveyş Kanalı artık dünyanın en güçlü donanmasının koruması altında sayıldı. Kanal öyle kritik hale geldi ki, 1875’te İngiltere, Osmanlı’nın elindeki hisselerin büyük kısmını satın aldı. Ve o zamana kadar değeri katlanan hisseler, 1880’de tam 4 katına çıktı! Süveyş, sadece bir kanal değil, aynı zamanda küresel ticaretin ve siyasetin kalbi olmuştu! İnanılmaz, değil mi? 1880’e gelindiğinde, Süveyş Kanalı şirketinin hisse değeri dört katın üstüne çıkmıştı. Artık Panama macerası başlıyordu. Lesseps artık 73 yaşında idi. Dostlar, Süveyş Kanalı’nın binlerce yıllık inanılmaz hikayesini geride bıraktık. Firavunlardan Napolyon’a, oradan da nihayet Lesseps’e uzanan bu destansı yolculukta, aslında Süveyş kanalı hikayesini ilmek ilmek ördük. Şimdi, tüm bu anlattıklarımızın ışığında, aklımızdaki o büyük soruları soracağım.
Soru ve yorumlarınızı bekliyorum. Eylül ayında PANAMA kanalı hikayesine geçececeğiz. Ayrıca, Web sitemden mujgancetin.com çok sayıda inovasyon kaynağına ulaşabilir ve İNOVASYON EĞİTİMLERİNİ satın alabilirsiniz. YOUTUBE kanalıma (https://www.youtube.com/@mujgancetin4098/shorts) üye olursanız da çok sayıda İNOVASYON VİDEOsuna ücretsiz erişebilirsiniz. Zile de basarsanız yüklediğim yeni videolardan haberdar olabilirsiniz. ISO 56000 inovasyon serisi standartları anlattığım derslerime Web sayfam dan erişebilirsiniz. ISO-56000 İnovasyon Yönetimi Terimler Tanımlar ve ISO-56003 AÇIK İnovasyon ve İnovasyonda İŞBİRLİĞİ Yönetimi standartlarının eğitimine, İnovasyon sistemi kurmadan önce Entegre Yönetim Sistemi kurmanız için eğitime ve bu zor dönemlerde en çok ihtiyacımız olan Verimlilik ve İnovasyon eğitimlerime katılmanızı tavsiye ederim. YAŞAMA DEĞER katacağınız İNOVASYON dolu günleriniz olsun…. Müjgan ÇETİN |