Beysad, 1999, Müjgan ÇETİN
Kurumsal öğrenmeye ilişkin pek çok teori geliştirilmiştir. Benim en sevdiklerimden birisi değişmek için bir kriz yaşamamız gerektiğidir. Ülkemizde pek kriz sıkıntısı çekmesek de, ‘Krizler kaçınılmaz olarak öğrenme sonucunu yaratır.’ diyor bir bilenler. Kriz kelimesi yunanca’da değişim anı olarak kullanılmaktadır. Artık eski durum bitmiş, ancak yeni oluşumun nasıl olacağı konusunda bir karar oluşmamıştır. Değişim tamamlandığında oluşum kararlı bir yapıya kavuşur.
Kriz deyince günümüzde akla ilk gelen ekonomik kriz olsa da hem iş hem özel hayatımızda birçok değişim anı yaşıyoruz aslında….Durmadan ne zorluklarla öğrendiğimiz oyunun kuralları birden değişiveriyor bizim kontrolumuzun dışında…Değişe değişe aslımızı unuttuk ama, yaşama uyum sağlayabilmek için gerekli oluyor bu krizler… Zaman zaman biraz hareket olsun diye bizim çıkardığımız yapay krizleri bir yana bırakırsak, kriz kelimesiyle birlikte anılan birkaç değişim anını özetlemek istedim aşağıda…
Duygusal kriz : Çok ender yaşadığını söyleyenler bile en az birkaç kez yaşamıştır hayatında.. Ama sonrası değişimi ne gözle görebilirsiniz, ne de kolay kolay itiraf edebilirsiniz…Çok zaman geçtikten sonra bile ne kadar değiştiğimizin belki farkına varırız…
Kalp krizi : Yaşayanlar bilirler..Öncesi ve sonrası yaşam kalitesindeki değişimi.. Konumuz içerisindeki birçok krizin sonunda yakalanma ihtimalimizin yüksek olduğu bir türdür.
2000 krizi : Yaklaştıkça kıyamet günü teorileri de çoğalmaya başladı. Bence esas önemli olan elektronik chiplerin 2000 yılına uyumu değil, beyin hücrelerimizin yeni asra uyumu olacak…Bilgi Çağı diye adlandırsak da bilginin en hızlı tüketilen servet olduğunu anlayıp, düşünce ve davranışlarımızı değiştirmemiz bizi epeyce yoracak gibi geliyor bana…
Organizasyonel kriz : Mevcut alışageldik olduğumuz yöneticilerden birisi dahi yerinden her hangi bir sebeple oynadığı zaman, nedense yer yerinden oynar… Hemen şimdi ne olacak demeye başlarız. Bu bizi nasıl etkileyecek ? Bizim için en uygun taş hangisidir ? Bir şeyi 40 defa söylersek olurmuş misali, başlarız senaryolar üretmeye…Ya tutarsa… Organizasyonel krizlerin içerisinde en şiddetlisi, kurumsallaşma denilen ve gerçekte ne olduğunu kimsenin bilmediği süreçte yaşanır ve sarsıntı uzun sürer… Sabrı ve kalbi kuvvetli olanlar değişimi anlatabilme şansını yakalarlar… Diğerleri mi ? Başka yerlerde
başka krizleri yaşamak veya yaşatmak üzere, bir önceki deneyimlerini anlatmakla meşguldürler…
Ekonomik kriz : Bütün yukarıda söylediklerimize birden sebebiyet verebilir. Değişimi en çok hem biz hissederiz, hem görenler… Kavrama psikolojisi alanında yapılan araştırmalar, ancak daha önce yaşamış olduğumuz şeyleri farkettiğimizi söylüyor. Nice badirler atlatan Türk iş dünyası olarak, koku alma duyumuzun geliştiğini söyleyebiliriz…Artık, tecrübelerimize güvenerek, nerde kaldı bu kriz diye yüksek sesle konuşur, yazar olduk. Yine de hazırlıksız veya şansızlık eseri yakalananlar ciddi değişimleri yaşamakla meşguller..İşte böyle zamanlarında beklentilerimiz kötüleştikçe, hasar ya da tehlike açıkça ortaya çıkıyor…..Ancak, çevremizde ne olursa olsun, görülmesi duygusal açıdan güç olan şeyleri göremediğimizi de söylüyor uzmanlar.. Bu sebeple ekonomik kriz beraberinde duygusal krizler de yaşamamız kaçınılmaz hale gelir. Bir de geleceğe ilişkin görüşümüzle ilintili olan şeyleri görebiliyormuşuz.. Biz ne günler gördük demek yeterli olmuyormuş. Kriz anında geleceğe ilişkin beklentilerimize göre değişim sonucu olacağımız durumu inşaa ediyormuşuz aslında…
Sosyal kriz : 80’li yıllardan bu yana içinde yaşadığımız için artık anlamını yitirmiş görünüyor. Henüz değişim süreci de tamamlanmadığı için değerlendirme şansımız da kalmıyor. Çağ değiştirmek kolay olmadığı için, ancak gelecek nesiller tarihçilerden öğrenecek bu sürecin sonunda nereye gittiğimizi…
Global kriz : Artık bu konunun NOSTRADAMUS’u da belirlendi. Böylece işimiz daha da kolaylaştı. Zaten krizden çıkmak için ne yapmamız gerektiğini söyleyen bir sürü kişi veya kuruluş vardı. Şimdi ne zaman yaşayacağımızı da söyleyen bir SOROS’umuz var. Gerçi işin zevki kalmadı ama, elle gelen düğün bayram.
Bu kadar kriz örneğinden sonra sanıyorum, hepiniz değişmek için ne çok sebebimiz varmış diye düşündünüz artık. Yeni değişimlerde görüşmek dileğiyle…